Birisi Olmak, Bir Şey Olmak

Çağ, iletişimsel kapitalizmin tüm insani ve toplumsal kimlikleri yok ettiği bir çağ. Artık, kendimizi tanımlamak için kullandığımız kelimelerin sahibi değiliz. Herkesin kendini meta olarak görmeye zorlandığı bir çağ yaşıyoruz. Bu ne anlama geliyor? Diyorlar ki “birisi olmayın, bir ŞEY olun”. Şey’leşen insanın 3D yazıcıdan çıkmış eşyadan farkı kalmıyor. Kendimizi ifade ederken şahsen ürettiğimiz kelimelerle değil, sevgili otoritemizden- her neyse ve kimse- ödünç aldığımız etiketlerle konuşuyoruz.  Bize giydirilen imgeler, simgeler ve sahte gerçekler kendimizi ifade etmenin katkılı, paketli raf ürününe dönüşmüş durumda. Bunların çoğu özel mülkiyet ve patentli. Diyorlar ki “kendiniz olmayın, kendinizi tanımayın, biz size her zaman modaya uygun bir kendinizi yaratma fırsatı vereceğiz”. Buradan para da kazanabilirsiniz.

Çağ, iletişimsel kapitalizmin tüm insani ve toplumsal kimlikleri yok ettiği bir çağ. Artık, kendimizi tanımlamak için kullandığımız kelimelerin sahibi değiliz. Herkesin kendini meta olarak görmeye zorlandığı bir çağ yaşıyoruz. Bu ne anlama geliyor? Diyorlar ki “birisi olmayın, bir ŞEY olun”. Şey’leşen insanın 3D yazıcıdan çıkmış eşyadan farkı kalmıyor. Kendimizi ifade ederken şahsen ürettiğimiz kelimelerle değil, sevgili otoritemizden- her neyse ve kimse- ödünç aldığımız etiketlerle konuşuyoruz.  Bize giydirilen imgeler, simgeler ve sahte gerçekler kendimizi ifade etmenin katkılı, paketli raf ürününe dönüşmüş durumda. Bunların çoğu özel mülkiyet ve patentli. Diyorlar ki “kendiniz olmayın, kendinizi tanımayın, biz size her zaman modaya uygun bir kendinizi yaratma fırsatı vereceğiz”. Buradan para da kazanabilirsiniz.

İletişim odaklı dijital kapitalist düzen insana bahşedilen şerefi tarihi esere dönüştürdü. Bizi zihinlerimizin hack’lenmesi için para ödeyeceğimiz çağa hazırlıyorlar. Artık kendi nefsimizin terbiyesinden uzaklaştık çünkü kendi kimliğimizi inşa ehliyetimizi elimizden aldılar. Kendi kimliğine sahip çıktığını düşünenler kimliğin tekamül eden canlı bir varlık olduğunu unutup eski etiketleri yapıştırmaya devam ediyor. O yüzden tebliğ var, temsil yok. Çünkü temsil kimliğin an be an canlı gösterimini gerektirir. Aksi halde söylemin şehveti eylemin cenazesini kaldırmaya devam eder.

Dünya tarihinde kişisel ve özel bilgilerimiz hiç bu denli medya devlerinin, devletin, korsanların eline geçmemişti. Saklanacak, sığınacak yerimiz kalmadı insanlık olarak. Mesele “bilseler ne olur ki?” denecek bir mesele değil. İnsanın kişisel alanına bu kadar büyük bir sızma insanın kimliğinin ve şerefinin parça parça paraya dönüştürülmesi anlamına geliyor. Köleliğin yeni versiyonları deneniyor. Aklımızı ve vicdanımızı korumaya devam etmedikçe bu böyle sürecek. Ancak unutmamak gerekir ki insan, insan kaldıkça hiçbir her zaman bir çıkış yolu mevcut. Bunun için köklü bir eleştiriye ihtiyacımız var. İnançlarımızın, inanmadıklarımızın; sevdiklerimizin, nefret ettiklerimizin; ön yargılarımızın, son yargılarımızın eleştirilmesi şart. Wolf’un dediği gibi “Bir şeyi elli sene eleştirmezseniz tohuma kaçar”. Korkularımız ve cehaletimiz eleştirinin önündeki en büyük engel. Eleştiri derken sahiden eleştirmekten bahsediyorum. Yoksa mevcut eleştirilerin statükonun devamı dışında bir yararı yok. Hadi kendimizden başlayalım eleştirmeye.

Hakkımızda

Ziya Hoca'nın Perspektifi

Ziya Hoca’nın paylaşımlarını;

Ziya Hoca’nın Perspektifi bölümünde bulabilirsiniz.

Bu yazıları da inceleyebilirsiniz

Bir Öğretmenden Bin Öğretmene

Menü